Hiç bir ev tam anlamıyla huzurlu ya da güvenli değildir...
Günün öğlen saatlerinde kendimi hiç tanımadığım birinin evinde hayal ediyorum. Onun banyosuna girdiğimi, onun eşyalarını karıştırdığımı düşünüyorum. Tüm bu izlerden onu tanımlamayı ve bir anda onun tarafından izlenmeyi...
İkimiz içinde korkunç bir an. İkimizde birbirimiz için ötekiyiz.
Ahlaki olarak sistem içerisinde hatalı olan benim. Burada merakım hiçbir şeyi herhangi bir norma oturtmak için yeterli değil. Onun özel alanındayım. Ne tuhaf bu şekilde konuşurken bile zihnimde bir yerde kendimi haklı buluyorum. insan böyle bir varlık mı? Merakım her şeyi yapmama zemin hazırlayabilirmiş gibi bir yanılgı oluşturuyor zihnimde ve reddediyorum ahlakı ya da tüm bu saçma mülkiyeti.
Öte yandan tüm evlerin kendi dinamiğini sırlarını şiddetini ya da ilişki şekillerini düşününce gerçekten güvenli olmadığı konusunda zihnimle anlaşıyorum.
Hiçbir ev sıcak ya da güvenli değil. Hepsinin kendi küçük korkutucu yanları var. Dolap içlerinde çekmecelerde ya da fotoğraflarda tüm bu izlere rastlamak mümkün.
Ölmüş aile yakınları, berbat tartışmalar sonucu ayrılan yakın akrabalar, alınmış tapular, verilmiş tapular, mülkiyet deliliği!
Kesilmiş dergilerden ulaşabileceğimiz geleceğe yönelik hayaller, belirli bir amaca yönelik yazılmış notlar, ya da belki de çok basit bir mutfak listesi bile evin kimliği halindedir. Ev anlamsız kimlikler edinerek büyür. Sürekli büyür.
Aç, obur, ısrarcı bir şekilde büyür ve biriktirir. Hiç durmadan yaptığı bir şeydir bu!
Onay almak için büyür, kimlik edinmek için büyür, korkutmak için büyür, davet etmek için büyür...
Evler, içgüdüsel ve ısrarcı bir bağla yaşama sıkı sıkıya tutunan, toprağa dikey ya da yatay dizilen kutulardır.
Arada bir toprağın silkelenmesi gerek. Üzerindeki pirelerden kurtulmaya çalışan o tuhaf köpek
Burnumu nemli burnuna değdirdiğimde ikimizde huzur bulacağız aynı enlemde...