“Düğümler , Çözümler , İhtimaller”
“Knots, Solutions, Possibilities”
"Düğümler, Çözümler, İhtimaller" sergisi, insan bedeninin ve zihninin ilişkisini ve varoluşun katmanlı ve karmaşık yapısını; bilinçdışı ,arzular ve sosyal sınırlar bağlamında keşfetmeye çalışan heykellerden oluşmaktadır.
İnsanın varoluşsal karmaşıklığının, bilinçdışının kaotik yapısının, bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle sosyo-kültürel normlar dahilinde kurduğu ilişki hallerinin ve özgürleşme çabasının
somutlaştığı bu heykellerde; beden, içsel ve dışsal bağlarıyla sürekli olarak dolanan, sıkışan ve çözülmeyi bekleyen bir varlık olarak ele alınıyor.
İnsan, bir yandan toplumsal normların ve biyolojik sınırların dayattığı belirli kimliklere, rollere ve bedensel sınırlara hapsolurken, diğer yandan bu sınırları aşma, yıkma ve yeniden yaratma arzusu içindedir.
İki yönlü bu gerilimin somutlaştığı heykellerdeki düğümlenen bedenler, varoluşsal anlamda seçeneklerin ve olasılıkların birbirine dolandığı anları temsil eder. Bedenin hem fiziksel hem de duygusal olarak sıkışmışlığı, insanların kararlar, arzular ve zorunluluklar arasında nasıl düğümlendiğini yansıtır. Bir düğüm, tek bir çözümü olan bir problem değildir. Bir düğümü çözmek yeni bir düğümü yaratır. Her düğüm, sayısız olasılığı ve çözüm yolunu içinde barındırır. Dolayısıyla düğümler, sadece bir problem değil, sürekli bir potansiyel alanı sunar. Bu potansiyel, insanın her an yeniden şekillenmesi, karar vermesi ve kimliğini yeniden inşa etmesi anlamına gelir. Bu bağlamda düğüm-beden heykelleri, insanın hem zihinsel hem de fiziksel sınırlarının ötesinde bir olasılık evreninde kaybolduğunu ifade eder. Ancak, bu olasılıkların çokluğu da bir tür sıkışmışlığa yol açar.
Hangi düğümün çözüleceği, hangi yolun seçileceği belirsizdir. Bu belirsizlik, insanın bilinçdışı arzu ve korkularıyla da ilişkilidir; kişi, kendi zihninde bile hangi arzunun peşinden gideceğini ya da hangi korkunun onu hareketsiz kılacağını bilemez.
"Düğümler, Çözümler, İhtimaller," insanın bağlanma ve kopma arasındaki sürekli döngüsünü yansıtırken, bu süreçlerin bireyin kimliğini nasıl etkilediğini araştırıyor.
Beden ve zihin; bağ kurma ve kopma arasındaki bu sonsuz döngüde sınırsız bir olasılıklar evreni olarak yeniden tanımlanıyor. Heykeller, her düğümünde ve her çözümünde yeni bir başlangıç ve yeniden yapılanma ihtimali barındırıyor.
Bu sergi; bedenin sınırları ve olasılıkları içinde dolanarak, izleyiciyi bireyin varoluşsal deneyimindeki sıkışmışlık ve özgürleşme çabası üzerine düşündürmeye , izleyiciyi kendi varoluşsal düğümleriyle yüzleşmeye, kopuş ve bağlanma arasındaki ilişkiyi keşfetmeye davet ediyor.