Pg Art Gallery, Ceren İren'in ‘’Superposition’’ başlıklı sergisine 6 Ocak – 4 Şubat 2026 tarihleri arasında ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyar.
Bal arıları, insanlığın kolektif hafızasında daima bereketin, yeniden doğuşun ve birlikte üretmenin simgesi olarak yer alır. Antik Mısır’da Tanrı Ra’nın gözyaşlarının toprağa düşmesiyle oluştuğuna inanılan bal arıları, insanlığa sunulmuş bir armağandır. Bu mitolojik kökenler ile arı toplumunun kusursuz örgütlülüğü birleştiğinde, bal arıları yalnızca doğanın küçük bir unsuru olmaktan çıkar; toplumsal düzen, dönüşüm ve ortak yaşam üzerine düşünmenin sembolü haline gelir.
Ceren İren, bal arılarının form ve davranışlarının oluşturduğu bu çok katmanlı anlam alanını kendi üretim pratiği içinde yeniden kurar. Kovan onun için bir gözlem alanı olmanın ötesine geçerek üretim biçimini dönüştüren bir kaynak hâline gelir. Arı toplumunun dinamizmi, ortak çalışma düzeni ve özellikle oğul verme sırasında ortaya çıkan örgütlü kümelenme, eserlerin temel izleğini oluşturur. Binlerce bal arısından oluşan oğul, kraliçe etrafında örgütlenip küme halinde hareket ederek bulunduğu kovanı terk eder ve konumlandığı yeni yüzeyi bir yığın hâlinde kaplar; bu kolektif davranış biçimi, kovandaki eski düzenin sonlanmasıyla yeni bir yaşamın başlangıcını simgeler.
Üretim süreci, kovanın çok aşamalı işleyişini anımsatan ritmik bir yapıya sahiptir. Renkli kâğıtlardan delerek elde ettiği daireleri yüzeye tek tek iğneleyerek, kovan içindeki görev dağılımını çağrıştıran küçük ama süreklilik gerektiren tekrarlar üretir. Bu katmanlı uygulama, arıların nektarı bala dönüştürürken izlediği ardışık sürece benzer biçimde, uzun süreli tekrarların bir bütün oluşturduğu yapısal bir yoğunluğa dönüşür.
Superposition hem fiziksel hem de kavramsal düzlemde çoklu hâllerin tek bir form içinde birleşmesini tarif eden bir çakışma ve birliktelik hâlidir. Kendi sınırlarını yitirerek yeni bir bütün oluşturan yoğunlaşmış formlarda, belirsizlik ve eşzamanlılık aynı yüzeyde birlikte var olur. Bu süreçte yüzeyde oluşan dokuda arı ile peteğin ayrımı silinir, ikisi tek bir organizma gibi davranan bütüncül bir yapı hâline gelir. Tıpkı bal arılarının kovandaki tüm boşlukları içgüdüsel bir biçimde doldurma eğilimi gibi, bu çalışmalarda da aynı yoğunlaşma, birikme ve boşluğu yok etme itkisi kendini gösterir.
Sergi, arı toplumunun form ve davranışlarının insanın üretme, yeniden konumlanma ve dönüşüm hâlleriyle nasıl kesiştiğini görünür kılar. Yüzeyi kaplayan daireler, iğneler ve petek benzeri örgüler; arıların kolektif yapısının, sanatçının üretim pratiğinde yeniden somutlaşmış hâlidir.