Yonca Karakaş

Şeylerin Anatomisi​

21 Ocak - 25 Şubat, 2017

Yonca Karakaş’ın ilk kişisel sergisi ‘Şeylerin Anatomisi’, insan zihninin zaman içindeki gelişim sürecine ve dayatılan dogmalara odaklanıyor. Karakaş, kullandığı objeler, kurguladığı mekanlar, yarattığı karakterlerle 'gerçeklik' algısını yeniden tariflendirdiği sergisiyle 21 Ocak – 25 Şubat tarihleri arasında Pg Art Gallery’de izleyiciyle buluşuyor.

John Locke’a göre insan zihni dünyaya ‘tabula rasa’ yani boş bir levha olarak gelir. Zamanla öğrenilen bilgi bu levha üzerine işlenir. Aslında edinilen her bilgi zihnin tüm özgürlüğünü elinden alır. Özgür zihin zamanla belirli dogmalara sahip olarak özgürlüğünü tamamen yitirir ve bu yitiriliş sürecini hiçbir zaman kavrayamaz. Varoluş çabası içerisinde olan insanın en büyük sorunu, zamanla etrafını kuşatacak olan bu birçok duvardan habersiz yola çıkmasıdır. Ne yazık ki yolun sonunda evrensel tek bir zihin yapısı ile karşı karşıya kalmıştır.

Ataları tarafından nesillere aktarılan her türlü bilgi ve hikaye bugünün ve geleceğin yol göstericisi halinde. Tüm bu gerçekliğe sarılıp sınırlı hayatını buna göre şekillendiren varlık, idealar dünyasında şeylere verdiği anlam sayesinde öz'e yani asıl gerçekliğe ulaşamıyor, idealarla oyalanıyor. Sanatçı çalışmalarında genel olarak var olan evrenin hikayelerini alternatif evrenlerde gösteriyor, bunu yaparken de tarih, din, psikoloji üzerinden ilerlemeye çalışıyor.

İzleyicinin ''gerçeklik'' algısını kullandığı objeler, mekan, durum ve karakterler ile değiştirerek yepyeni bir evren yaratıyor. Çerçeve içinde etler, şekerden haçlar, dev ıstakozlar, donut'tan kolyeler, kusursuz tenler, göz temasıdan kaçınan android ve soğuk karakterler ve klonlama…

Karakaş ilk kişisel sergisi ‘Şeylerin Anatomisi’nde "şey" kelimesine şekil veriyor.

Şey: Duyularla kavranabilen cisimler, cansız varlık, nesne, madde, eşya. Felsefede; düşünen bilincin konusu olabilen, gerçekte var olmayıpta yalnızca düşünülmüş olan herşey. Bilinçten yoksun varlık.

"Şey" etrafında bulunan diğer imgelerle birlikte hareket ederken kendi anlamını yaratıyor. Herhangi bir cümle içersinde düşününce cümlenin diğer kelimeleri ile birlikte onunla ilgili belirli bazı fikirler edinebiliyoruz ama tek başına iken tamamen belirsiz. Burada belirsizlikle birlikte tuhaf bir çekiciliğe de sahip bilinmeyeni işaret ederken kullanıldığında bile, paradoksal olarak yine kendine işaret ediyor. Kelimeler içersinde joker gibi onu heryere koyabilir her yere sığdırabilir her şekle sokabilirsiz.

‘Fotoğraf çekerken büyük anlamlar oluşturabilecek miyim, bugün de mesaj verebilecek miyim? gibi bir duruma kendimi sokmaktansa içimden gelen herşeyi deniyorum. Sıkıştırılmış bir gerçeklik içinde yaşamaya çalıştığımız bu evrende hiçbir mesaj verme kaygısı içinde olmadan dilediğini yapabilme özgürlüğü; yaptığım işte bana ait içinde özgürce hareket edebileceğim bugünün bilgisinden ve normlarından uzak alternatif bir alan oluşturuyor.’